Risale-i Nur

Risale-i Nur Nedir?

İnsanın bu dünyaya gelişinin hikmeti ve gayesi nedir sorusu yaklaşık
3000 yıldır insanlık âleminin kafasını karıştıran,
aklını meşgul eden ve beynini fırtınalara boğan en düşündürücü
sır olmuştur.
Bu soruya insan nedir,
nereden geliyor ve nereye gidiyor soruları da eklenince mesele
içinden çıkılmaz bir hal almış
ve hatta bazı filozofları akıldan istifa
ettirerek onlara kâinatın ve insanın varlığını yok saydırmıştır.
İnsanlığın ilk zamanlarından yani Hz. Adem’den itibaren akıl ve
göz sahibi her insan önce başını kaldırdığında yıldızlarla süslenmiş
gökyüzündeki muhteşem intizamı ve harika güzelliği hayranlıkla seyretmiş,

sonra başını eğdiğinde yeryüzünde serilmiş olan sanatlı çiçekleri
ve latif meyveleri takdirle temâşâ etmiştir.
Güneşten, aydan tutun da nar ağacına, papatya çiçeğine,
serçe kuşuna kadar canlı cansız her mevcudun son derece sanatlı ve
vazifesine bağlı olduğunu fark eden bu insan şu soruyu da
aynanın karşısına geçip kendi kendine sormak zorunda kalmıştır:
Canlı ve cansız bütün varlıkların kainat içinde belli güzellikleri,
görevleri ve sorumlulukları var o halde benim;
insan ve özellikle kâinatın efendisi olarak onlarınkinden
çok daha mühim bir vazifem ve sorumluluğum olmalı değil mi?
Kâinat fabrikası benim için çalışıyor ve
çarklar benim için dönüyorsa ben kimin için çalışmalıyım ve
amacım ne olmalı? Benim bir yaratılış gayem yoksa meyvesi
olduğum kâinat ağacı abes olmaz mı?
Her ağacın en az beş yüz meyvesi varsa
insanın da öldükten sonra çürüyüp toprak olmak yerine ebedi bir hayatta
ebedi meyveler vermesi gerekmez mi?..
Bunun gibi daha nice sorular insanlık
âleminin yetiştirdiği dahilerin gündelik medyasını oluşturmuştur.
Mükemmel bir nizam içinde dönen cansız
ve şuursuz koskoca yıldızlar ve en güzel tablonun
bile sahte olduğu için onun yanında beş para etmediği
ağacıyla, kuşuyla gerçek tabiat tablosu en büyük sanatkârı ve
sonsuz kudret sahibi Allah’ ı aklı başında her insana açıkça haber verir.
O zaman bütün bu soruların cevaplarını bu kâinatın yaratıcısından
sormak en mantıklı çözümdür.
Zira bir kitabın niye yazıldığını en iyi bilen o kitabı yazandır.
Şu kâinat da baştan başa ilim ve hikmetle donatıldığı için bir kitap gibidir.
Kâinat kitabının mânâsını ve bu kitabın en geniş ve en önemli
konusu olan insanın gayesini bu kitabın sahibinden sormak yapılabilecek en
akıllıca iştir. Rabb’imiz de bu yüzden kendi yazdığı kâinat kitabını bizim
anlayabileceğimiz başka bir kitapla tefsir etmiş ve yorumlamıştır. Bu kitap
Kur’ân-ı Kerîm’dir. Hatta her kitaba bir de muallim lazım olduğu için
peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) da Kur’an-ı Hakîm’in muallimi ve
öğreticisi olarak bize gönderilmiştir. Şu halde insanın kendi istemediği,
kendi düşünmediği ve kendi kara vermediği halde bu dünyaya gelişinin daha
doğru bir ifade ile gönderilişinin hikmetini Kur’ân-ı Kerîm’den öğrenmek
îcâb etmektedir. Burada yine büyük bir müşkil karşımıza çıkmaktadır:
Peygamber (S.A.V.) ‘ın zamanı 14 asır önce gelmiş ve geçmiştir.
Peki, bu zamanda bize Kur’ân’daki mânâları ve sırları Cenâb-ı Allah’ın kastettiği
şekilde ve tam doğru olarak kim açıklayacak ve beyinlerimizi aşındıran
meseleleri Kur’ân’a tam uygun olarak kim îzah edecektir?
Evet bize öyle bir eser lâzımdır ki Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân’daki âyetlerinin mânâlarını;
bizim dilimizde, yazarının aklını hiç karıştırmadan
ve bulaştırmadan bildirsin ve
Kur’an hakikatlarını sâfi, hâlis, aynen olduğu gibi aktarsın.

İslâmiyet’i ve Kur’ân’ı gönderen Âlemlerin Yaratıcısının bu dini ve bu
kudsi kitabı yine kendisinin koruyacağı ve yayacağı muhakkaktır ve Kur’an
âyetleri ile sabittir. Peygamber efendimizin bir hadîs-i şerîfinde de
kıyamete kadar her yüz senede bir; dini ve mâneviyâtı kuvvetlendirmekle
vazifeli birisinin gönderileceği haber verilmiştir. Bize de bu zamanın
yani
ilim ve fen asrının gerektirdiği gibi Kur’ân’ı ve îmânı; ilmî, mantıkî, aklî
olarak îzah eden aynı zamanda şahsi yorumlar karıştırılmadan ilhâmen kaleme
alınan eserler lâzımdır. Ancak böyle kuvvetli, kudsî ve halis bir eser ilim
ve fen asrı 21. yüzyılın evlatları olan bizleri tatmin edebilir.

Evet, bu zamanda ve bugünde milyonlarca insan bu bahsettiğimiz eserleri
okumakta, dinlemekte, mütâlaa etmekte hatta bıkmadan usanmadan yıllarca
derinden derine incelemekte ve neticede şu karara varmaktadır: Bu asrın
sâfi, hâlis ve hakîki Kur’ân tefsiri 130 risâleyi içeren 12 kitaptan oluşan
ve Bediüzzaman Said Nursi’ nin kaleme aldığı RİSÂLE-İ NUR KÜLLİYÂTI’ dır.
Dikkat edilmesi gerekir ki Bediüzzaman’ ın kendisi dahi Risâle-i Nurların
şahsına ait olmadığını, kendi fikrinin mahsulleri bulunmadığını ve
risalelerdeki harikalığın ve yüksekliğin Kur’an âyetlerinden geldiğini bir
eserinde bizzat şöyle ifade etmiştir: Risâle-i Nur Kur’ân’ındır ve
Kur’ân’dan çıkan bürhânî bir tefsirdir. Bu meyanda ne kadar söz söylesek bu
eserlerin kıymetini tam takdir etmiş olamayız. Zira balı anlatmak yerine
tattırmak lâzımdır. Risâle-i Nur’ u insafla okuyan her akıllı insan bu
eserlerin bu zamanda hem Kur’ân’ın bir elmas kılıcı; bürhanlı ve delilli bir
tefsiri hem de onun parlak bir yansıması ve parıldaması olduğuna tam kanaat
getirecektir. Son olarak tekrar baştaki soruya dönüyor ve cevap olarak
Bediüzzaman Said Nursi’nin Risâle-i Nur Külliyâtı içindeki Âyet-ül Kübrâ
adlı eserinden bir cümleyi fakat mânâca içinden koca bir kitap çıkabilecek
bir cümleyi olduğu gibi aktarıyoruz:

SUAL: İNSANIN BU DÜNYAYA GELİŞİNİN HİKMETİ VE GAYESİ NEDİR?

CEVAB: “ İNSANIN BU DÜNYAYA GÖNDERİLMESİNİN HİKMETİ VE GAYESİ HÂLIK-I
KÂİNÂT’I TANIMAK VE O’NA ÎMÂN EDİP İBÂDET ETMEKTİR.”

Âyet-ül Kübrâ “Kâinattan Hâlık’ını soran
bir seyyahın müşâhedâtıdır.”

Risale-i Nur Nedir,Risale-i Nur önemi,,Risale-i Nur açıklaması,,Risale-i Nur nedemekİSLAMİ SOHBETdini sohbet,islami radyo,İSLAMİ SOHBET,Maltepe pazarı,Risale-i Nur açıklaması,Risale-i Nur nedemek | islami site,Risale-i Nur Nedir,Risale-i Nur önemi
Risale-i Nur Nedir? İnsanın bu dünyaya gelişinin hikmeti ve gayesi nedir sorusu yaklaşık 3000 yıldır insanlık âleminin kafasını karıştıran, aklını meşgul eden ve beynini fırtınalara boğan en düşündürücü sır olmuştur. Bu soruya insan nedir, nereden geliyor ve nereye gidiyor soruları da eklenince mesele içinden çıkılmaz bir...