images

127 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav) miladi 571 yılında doğdu ve 632 tarihinde vefat etti. Bu noktadan hesap edildiği zaman, 61 yaşında olduğu ortaya çıkıyor. Doğrusu nasıldır?
Cevap: 571-632 yılları, miladi sene olup, güneş yılı esasına göredir. Peygamber Efendimiz’in yaşının ise, gök ayı hesabına ve (kameri yıla) göre hesaplanması gerekir. Kameri yıl, şemsi yıla kıyaslanacak olursa, 36 senede bir yıl fark meydana gelmektedir. Zira kameri yıl, şemsi seneden on gün eksiktir. Aradaki bu farkları dikkate alacak olursanız, Efendimiz Hazretleri’nin yaşı, 63’ü bulur ve hesap doğru çıkar.
128 – Soru: Peygamber Efendimiz(sav) kimin evinde dünyaya gelmiştir?
Cevap: Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz Mekke’de “Dâr’üt-tabâbia”da dünyaya elmiştir. Bu ev, aslında Haşim b. Abdimenaf’ın evinden bir bölme idi. Haşim vefat ettikten sonra, bu ev oğlu Abdülmuttalib’e kalmıştı. Abdülmuttalib de bu evi, oğulları arasında paylaştırmıştı. İşte Efendimiz (sav), babasına isabet eden bu evde gözlerini dünyaya açmıştır.
129 – Soru: Peygamberimizin(sav) cenazesini kim yıkadı, namazını kim kıldırdı ve en büyük “Siyer” kitabı hangisidir?

Cevap: Peygamber Efendimiz’in mübarek naaşını, Hz. Ali (ra) yıkamıştır. Bu işle ilgili hizmette Fadl b.Abbas, Üsame b.Zeyd ve Efendimiz’in kölesi Şükran yardım etmişlerdir. Efendimiz (sav), vefat ettiği odanın, yani Hz.Aişe validemizin odasının içine defnolunmuş bulunduğundan, orada yıkanıldı ve oraya defnolundu. Bu sebeple cemaat teşkili mümkün olamadığından herkes tek başına girip namazı kıldılar. Önce erkekler, sonra kadınlar, daha sonra da çocuklar girip bu ulvi vazifeyi yerine getirmişlerdir. (Nimetü’l-İslam, s. 592-593)
130 – Soru: Arkadaşlarımızdan biri, bir gün şöyle konuştu: “Yüce Peygamberimizin Muhammed (sav) ismini kim taşırsa, o kişi sorgusuz cennetle mükâfatlandırılacaktır.” Bunun ne derece yanlış veya doğru bir söz olduğunu sizden öğrenmek istiyoruz. Bu iddia doğru ise, Peygamber Efendimiz (sav)’in sadece “Muhammed” (sav) ismini taşıyanlar mı yoksa diğer adlarını taşıyanlar da bu şerefe ve mükâfata mazhar olacaklar mı?
Cevap: Mü’min bir şahsın oğluna “Muhammed” (sav) ismini koyması, elbette ki çok yerinde bir hareket olur. Ancak bu ismi taşıyan kimsenin sorgusuz cennete gireceğine dair bir hüküm yoktur. Resul-i Ekrem (sav)’in diğer isimlerini de, bunların dışında kalan isimleri taşıyan da, uhrevi mükâfatta aynı muameleye tabi olurlar. Yeter ki iman ve amelde kusurları olmasın.
131 – Soru: Peygamberimiz (sav) ne için bir çölde dünyaya geldi, daha şirin bir yerde gelmedi? Bir de Kâbe-i Muazzama niçin oraya kuruldu?
Cevap: Toprağından enbiya fışkıran bir yer, dünyanın en şirin yeridir. Solmayan ve pörsümeyen manevi güzelliklerin beşiği olan Mekke-i Mükerreme, Peygamberler Sultanı Hz. Muhammed’in (sav) doğumuna sahne olmuştur. O sultana böyle bir kutsi belde gerektiği için Cenab-ı Hak böyle tensip etmiştir. İlâhi hikmetleri akılla kavrayabilmek kolay değildir.
132 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in içkiyi haram kılan ayet gelmezden önce içki içtiğini söyleyenler var. Bu iddia doğru mudur?
Cevap: Bunu söyleyen kimseler, en nazik bir ifade ile halt etmişler. Resul-i Ekrem Efendimiz(sav), değil peygamberlik gelip de henüz içkinin haramlığını ifade eden ayet inmezden önce, kendisine peygamberlik vazifesi gelmezden önce bile bir damla içkiyi ağzına asla koymamıştır. Bunu söylemek, kişiyi küfür bataklığına iter. Bu iftira, sarhoş kusmuğundan daha iğrenç bir hezeyandır.
133 – Soru: Asr-ı saadet ile günümüz arasındaki fark nedir? Açıklayınız.
Cevap: Aralarında mücevher ile çakıl taşı kadar fark bulunan iki zaman parçasıdır. Resul-i Ekrem (sav)’in yaşadığı ve şereflendirdiği bir asır, zaman parçalarının en değerlisidir.
134 – Soru: Benim bir arkadaşım var. Peygamberimizin (sav) yaşadığı yerdeki insanların esmer olmasından hareketle, Peygamber (sav) Efendimizin de esmer olduğunu söylüyorlar. Ben ise “Beyaz” diyorum. Buna nasıl bir cevap vermek gerekir?
Cevap: Peygamber Efendimiz (sav)’le ilgili olarak Beyhaki’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmektedir: “Rasulullah (sav), beyaz (hem de) pembe idi. Göz bebeği ise siyahtı. Göz kapaklan (gür) kirpikliydi.” (Feyzü’l-Kadir, c.5, s. 69)
135 – Soru: Peygamberlerin hayatını filme almak caiz midir?
Cevap: Ne peygamberlerin ne de hulefa-i raşidin’in hayatını filme almak caiz değildir. Bakınız (el-icabatü’s-Şeria fi Mesaili’ş-Şeria, cüz 1, s. 18)
136 – Soru: Uhud Harbi’nde Peygamber Efendimiz (sav)’in yüzünü yaralayan ve iki tane dişini kıran bedbaht müşrikin adını yazar mısınız?
Cevap: İbni Kaime’dir.
137 – Soru: Peygamberimizin (sav) ilk iştirak ettiği harbin Bedir gazvesi olduğunu biliyoruz. Efendimiz (sav)’in en son harbi hangisidir? Hicretin kaçıncı senesinde olmuştur?
Cevap: Fahri Kâinat Efendimiz (sav)’in en son gazvesi “Tebûk” seferidir. Hicretin dokuzuncu yılında olmuştur.
138 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in Medine’ye geldiği zaman Ebu Eyyub el-Ensari’nin evinde misafir olarak kaldığını biliyoruz. Acaba bu müsaferetin müddeti ne kadar devam etmiştir?
Cevap: Bahsi geçen sahabinin evinde dokuz ay kalmıştır.
139 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in kaç müezzini vardı? İsimlerini yazınız.
Cevap: Dört müezzini vardı. İsimleri: Bilal-i Habeşi, İbni Ümmü Mektûm, Ebu Mahzûre ve Sa’dü’l-Kurâzi’dir.
140 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in künyesini açıklar mısınız?
Cevap: Efendimiz’in künyesi, ilk oğlu Kaasım’a nisbetle aldığı “Ebü’l-Kasasım”dır. Bu değişik bahislerde geçmekte ve bilinmektedir. Bir de İbrahim adındaki oğlu dünyaya geldiğinde Cebrail Aleyhisselâm Peygamberimize (sav) geldiği bir gün de “Yâ Ebâ İbrahim” diye künye vererek hitap etmiştir. (Tabakaat-i İbni Sa’d, c. 1, s. 135)
141 – Soru: Peygamber (sav) haftanın hangi gününde peygamberlikle vazifelendirildi.
Cevap: Pazartesi günü.
142 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in hicrette Medine-i Münevvere’ye varması hangi güne tesadüf etmekteydi?
Cevap: Pazartesi gününe. (Tabaakat-ı İbni Sa’d, c, 1. s. 233)
143 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in hediye kabul edip de sadaka almamasının sebebini açıklar mısınız?
Cevap: Sadaka, malın kiridir. Efendimiz (sav)’in tertemiz varlığı, nurani tabiatı bu kiri kabul edecek durumda değildir. Bu sebeple, önüne yemek konulduğu zaman “Hediyye mi, yoksa sadaka mı?” diye sorardı. Şayet “Sadaka” cevabını alırsa onu yemezdi. Açlığında karnına taş bağlamış ve fakat sadaka yememiştir. Bir Hadis-i Şeriflerinde, “Biz Muhammed hanedanı sadaka yemeyiz” buyurmuştur. Hatta bir defasında fakirlere dağıtılmak üzere “Beytü’l-Mâl”e getirilen zekat hurmalarından birini küçük yaştaki torunu Hz. Hasan (ra) ağzına götürmüştü. Efendimiz (sav) hemen koştu ve onun ağzındaki hurmayı eliyle çıkardı ve “Bizim sadaka yemediğimizi sen bilmedin mi?” buyurdular.
144 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in en çok sevdiği yemek hangisidir?
Cevap: Peygamber Efendimiz hiçbir zaman yemeği ayıplamazdı. İştah duyduğunu yer, iştah duymaz ise bırakırdı. Yemekler içinde tirid’i, kabak yemeğini ve hayvanın ön uyluğuna ait eti tercih ederdi.
145 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in hizmetçisi bulunan kadınlar kimlerdi?
Cevap: Selmâ, Hudrat, Radvâ ve Meymûne binti Hâris’dir. Efendimiz (sav) bunların hepsini azâd edip hürriyetlerine kavuşturmuştur.
146 – Soru: Peygamber Efendimiz’in (sav) bizzat katıldığı harplerin sayısını açıklar mısınız?
Cevap: Bunların sayısı yirmi yedidir. Bu harplerden Peygamber Efendimiz (sav)’in bizzat dövüştüğü harpler dokuzdur. Onları açıklamakla yetineceğiz: Bedir, Uhud, Müreysıf, Hendek, Kurayza, Hayber fethi, Mekke fethi, Huneyn ve Taif gazveleri.
147 – Soru: Resul-i Ekrem (sav)’in asker sevkettiği, fakat kendisinin katılmadığı harplerin sayısını açıklar mısınız?
Cevap: “Seriyye” adı verilen bu askeri hareketlerin sayısı kırk yedidir.
148 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’e sihir yapan kimsenin adını ve ne ile sihir yaptığını açıklar mısınız?
Cevap: Yahudilerden Lebid bin Asam adındaki bedbaht, bu sihri yapmıştır. Saç ve sakal tarantıları ile tarağa düğüm bağlamak suretiyle sihir yapmış ve “Zervân” kuyusuna atmıştır.
149 – Soru: Bu sihirden Peygamber Efendimiz (sav) nasıl haberdar olmuştur ve sihrin tesirinden nasıl afiyet bulmuştur?
Cevap: Efendimiz rahatsızlığının farkındaydı. Bazen yapmadığı bir işi yaptığını sanıyordu. Bir gün Cebrail ile Mikail aleyhisselâm, insan suretine girerek geldiler. Biri, Resul-i Ekrem (sav)’in başucuna; diğeri ayak tarafına geçerek aralarında konuşmaya başladılar. Efendimiz (sav) de bunların konuşmalarını duyuyor ve durumdan haberdar oluyordu. Biri, “Bu zâta ne oldu?” demiş, öbürü, “Sihir yapıldı” diye cevap vermişti. O, “Kendisine kim sihir yaptı?” dedi. Diğeri, “Lebid bin Asam” cevabını verdi. O, “Bu sihir neye (ve nasıl) yapılmıştır?” diye sordu. Diğeri, “Bir tarağa ağaç ve sakal tarantısı ile ve bir de erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı ile” cevabını verdi. O, “Sihir nerededir?” dedi. Diğeri, “Zervaân kuyusunda” diye cevap verdi. Bu konuşmaları dinleyen Fahr-i Kâinat Efendimiz, Hazret-i Ali (ra) ile Ammar’a (ra) emretti de onlar bu kuyudan sihiri çıkardılar. Kuyunun suyu kına ıslatılmışcasına bir renk almıştı. Tarağa onbir tane düğüm atılmıştı. Cenab-ı Hak tarafından Muavvizeteyn sureleri indirilmiş bulunduğundan, Resul-i Ekrem (sav) bu sureleri okumaya başladı. Her ayeti okudukça bir düğüm çözülüyordu. Surelerin okunması tamam olunca, Efendimiz (sav) de tamamen iyileşmiş oldu.
150 – Soru: Efendimiz (sav)’e sihrin tesir göstermesinin hikmeti nedir?
Cevap: Ümmetlerine gerekli dersi almaları ve manevi ilticalarla sihirden korunma tedbirini ihmal etmemelerini tenbih hikmetine dayanmaktadır. islami sohbet
151 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in Hayber fethi günü zehirlendiğine dair halkın arasında bir rivayet dolaşmaktadır. Bunun aslı var mı?
Cevap: Evet, bu haber doğrudur. Hayber Yahudilerinden Sellâm bin Mişkem’in karısı bulunan Zeynep binti Haris, kızarmış bir koyun hediye etmişti. Koyunu pişirmeden önce, Resul-i Ekrem’in (sav) koyunun hangi tarafının etinden daha çok hoşlandığını soruşturmuş ve ön kollarını tercih buyurduklarını öğrenince o kısma zehri koyarak pişirmişti. Kızarmış haldeki koyun, Efendimiz’in önüne konulduğu zaman, mucizevi bir hadise olarak koyun, Resul-i Ekrem(sav)’e, “Ben zehirlenmiş haldeyim” diye durumu haber vermişti. Peygamber (sav), “Ellerinizi yemekten kaldırın, o (koyun) zehirli olduğunu bana haber verdi” buyurdu. Ashab yemekten el çektiler. Koyunu getiren kadın Resul-i Ekrem (sav)’in huzuruna getirildi ve bunu ne için irtikap ettiği kendisinden sorulunca, “Eğer sen Peygamber isen, Allah (cc), durumu sana bildirir. Şayet yalancı isen, halk senden kurtulmuş olur, diye düşündüm” cevabını verdi.
Bişr bin Bera yediği etten aldığı zehirle şehid oldu. Peygamber Efendimiz (sav) hacamat oldu ve ashabına da hacamat olmayı tavsiye buyurdu. Zehirli koyunu getiren kadın, cezasını hayatı ile ödedi. (Tabakaat-ı İbni Sa’d, c. 2, s. 200)
152 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in vefatı ile ilgili hastalık hangi gün başladı ve kaç gün devam etti?
Cevap: Çarşamba günü hastalık başladı ve onüç gün devam etti. Resul-i Ekrem (sav), ikinci haftanın Pazartesi günü ebediyyet alemine göç ettiler.
153 – Soru: Peygamber Efendimiz’ (sav)in mübarek nâşını kabrine kim indirmiştir?
Cevap: Hz. Ali, amcasının oğlu Fadl, Üsame bin Zeyd ve Abdurrahman bin Avf indirmiş ve İslâmi vecibeyi yerine getirmişlerdir. (Tabakaat-ı İbni Sa’d, c. 2, s. 300)
154 – Soru: Efendimiz (sav)’in kabrinin toprakları kapatıldığı zaman başkaca bir şey yapıldı mı?
Cevap: Kabrinin üzerine su serpilmiştir.
155 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in mirası nasıl taksim olundu:
Cevap: Hz. Fatıma (ra), Halife bulunan Ebu Bekir (ra) gelip babasının mirasından sual açmış, oda kendisine, “Biz kimseyi mirasçı kılmayız. Bizim terk ettiğimiz sadakadır” Hadis-i Şerifini hatırlatmıştır. Böylece Efendimiz (sav)’in arkaya kalan ufak tefek eşyası varislerine taksim edilmiş değildir.
156 – Soru: Peygamber Efendimiz (sav)’in dünyaya geldiği gece vukua gelen harikaları açıklarmısınız?
Cevap: Evet, birtakım harikalar vücuda gelmiş ve halkı şaşkınlıklar içinde bırakmıştır. Şöyle ki:
1- Bir yıldızın doğması. Bu yıldızı gören Yahudi bilginleri, “Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed aleyhisselâm doğmuştur” dediler.
2- Kisra’nın sarayında büyük bir gürültü ile ondört burç çökmüştü.
3- İranlıların bin seneden beri yanmakta bulunan ve kendilerince kudsiyet atfettikleri ateşgedeleri sönmüştür.
4- Semave deresi taşmış ve etraf sular altında kalmıştır.
5- Sâve gölü kurumuştur.
157 – Soru: Rahip Bahira’nın, Peygamberimizin (sav) geleceğine dair müjdeleri, onun mü’min olduğunu ortaya koyan bir delil kabul edilebilir mi?
Cevap: Rahip Bahira’nın verdiği bu müjde sırasında Peygamber Efendimiz henüz oniki yaşında çocuktu. Bahira, Hazret-i İsa’nın getirdiği dini esasları üzerine inanmış bir kimse idi. İbni Hacer, İsabe’de, “Onun, Efendimiz (sav)’e peygamberlik geldiği sıraya erişip erişmediğini bilemiyorum” demiştir.
Şayet Resulullah Efendimiz (sav)’in peygamberlik devresine erişmiş ise, ona iman etmiş olacağı sözlerinin şehadetiyle sabittir. Şayet bu mazhariyete erişememiş ise, Hazret-i İsa’nın getirdiği din nesh olunmazdan önce onun bozulmamış akideleri üzerine iman etmiş olarak bu alemden göçmüştür.

Peygamberimiz (sav)'in Hayatı,Resullahın hayatı,Peygamberimiz (sav)'in Hayatı sorularİSLAMİ SOHBETdini sohbet,islami radyo,islami site,İSLAMİ SOHBET,Maltepe pazarı,Peygamberimiz (sav)'in Hayatı,Peygamberimiz (sav)'in Hayatı sorular,Resullahın hayatı
127 - Soru: Peygamber Efendimiz (sav) miladi 571 yılında doğdu ve 632 tarihinde vefat etti. Bu noktadan hesap edildiği zaman, 61 yaşında olduğu ortaya çıkıyor. Doğrusu nasıldır? Cevap: 571-632 yılları, miladi sene olup, güneş yılı esasına göredir. Peygamber Efendimiz'in yaşının ise, gök ayı hesabına ve (kameri yıla) göre hesaplanması gerekir....