islamilmihal

Rasul-i Ekrem (A.S.) Efendimiz, bir hadis-i serifinde söyle buyuruyor: “Mümin bes güçlük arasindadir.
Karsisindaki mümin olur, kendisine hased eder. Münafik olur, gizli düsmanlik eder.
Kâfir olur, kendisiyle savasir. Seytan saptirmaya çalisir.
Nefsi ise kendisi ile çekisir durur.”…
” Seytanin saptirmaya çalismasi o derecede olur ki, mümini kâfir etse dahi hincini, intikamini alamaz.
Kâfir ettikten sonra insanin yüzüne tükürür ve “sen benden de asagi imissin.
Ben Allah’a küfrettim ama inkâr etmedim. Sen Allah’i inkâr edecek kadar siddetli küfre girdin.” der.
Iskender Ataullah Hazretleri (K.S.), Hikemü’l-Ataiyye’de, “Seytana düsmanlik edildi, yardim ve rahmete ulasildi.
Dost olundu, ama hiçbir dostuna vefa ve merhamet ettigi görülmedi” buyuruyor.
Müminin besinci güçlügü, nefsinin kendi ile çekisip durmasidir demistik.

Nefsin mizaci da seytandan asagi degildir. Onun da merhameti yoktur.
Emmare makaminda bulunuyorsa insani azdirmaya çalisir. Allah’in dinini asla sevmez. Kur’an-i Kerim’in hükümlerini begenmez ve düsman kesilir.
Insanin nefsi, esfel-i safilinde yani asagilarin asagisinda bulundugu ve kötülüklerin anasi oldugu için,
kötülükle ortaya çikmaya baslayinca, seytan da yaklasmaya baslar.
Insan bu bes zorluk arasinda daima mücadele halinde ve uyanik bulunmalidir.
Onun için Allahu Tealâ, “… nefsini hevâsindan men ederse varacagi yer cennettir” (Naziat/40-41) buyuruyor.
Heva, nefsin sifatidir. Gazap ve sehvet lezzetine heva denir. Bu asir insan hevasini körükleyen bir asirdir.
Kim nefsini hevasindan uzak tutarsa cennetle müserref olur. Anlasilacagi üzere, nefsin meydani dünyadir.
Insanin üç büyük düsmanindan birincisinin dünya, ikincisinin nefis, üçüncüsünün seytan oldugunu biliyoruz.
Allahu Tealâ ayet-i kerimelerle, Rasulullah (A.S.) Efendimiz de hadis-i seriflerle
dünyanin gidisatina uyarak ahiret bozgununa ugramamamizi istemistir.
Ulemanin belirttigine göre dünya Allah’a ve Allah’in dostlarina düsmandir.
Dünya perdedir. Dünyanin asliyeti geçici, yaratilistaki sifati cazibeli, aldatici ve nefsin yaratilisina uygundur.
Dünya seytanin yemidir. Dünyanin cazibe ve güzelligi olmasaydi, ne seytan insana hücum edebilir,
ne de nefis insani ahiret yolundan alikoyabilirdi.
Anlasiliyor ki dünyanin hakikati, faniligi ile birlikte aldaticidir da.
Bir kimse Hazret-i Ali (R.A.) Efendimiz’e “dünyayi anlatir misiniz?” diye sordugunda,
Hz. Ali söyle buyurdu: “Saglami hasta, emniyette olani pisman olacak.
Fakiri mahzun, zengini ise helalinin hesabi, haraminin azabina düsecek.
Süpheli seyler için de azarlanacaktir. Size bunun daha neyini anlatayim.”
Rasulullah (A.S.) Efendimiz bir hadis-i serifinde söyle buyurdu:
”Kiyamet gününde bir adami Allah’in huzuruna getirirler.
Kazanci haram, masrafi da haramdir. ‘Bunu cehenneme götürün’ denir. Baska bir adami getirirler.
Helal kazanmis, haram sarfetmistir.
Onu da cehenneme gönderirler. Bir digeri de haramdan kazanmis, helale sarfetmistir. Onu da cehenneme gönderirler.
Sonra baska birini getirirler. Helalden kazanmis, helale sarfetmistir.
Ona, bu serveti kazanirken farzlardan bir ibadeti geçirip geçirmedigini sorarlar. Hiçbir farzi birakmadigini açiklar.
Bu servete birinin hakki geçti mi; mesela isçilerinin ve hayvanlarinin hakkini verdin mi? diye sorarlar.
Onlari da verdigini söyler. Bakmakla mükellef oldugu kimselere vaktinde nafakalarini ulastirip ulastirmadigini sorarlar.
Bu sirada çalistirdigi kimseler getirilir, haklari karsilastirilir.
O da temiz çikinca, ‘Verdigimiz nimetlere karsi ne gibi sükürde bulundu?
Onun hesabini görelim.’ derler.” Sükür, Allah’in verdigi nimetlerle Allah’a isyan etmemektir.
Bir kimse parayi Allah’in rizasi olan yerlerde sükrederek kullanmadiysa cennete giremez.
Anlasiliyor ki, insan hayati nefsin, seytanin ve dünyanin türlü halleriyle mesgul edilmektedir.
Dünya, önce yaldizli seylerle insani aldatir, sonra helâk eder.
Isa A.S.’a dünya, yasli, zayif, çirkin fakat süslenmis bir kadin suretinde görünmüs ve onunla söyle konusmustur.
Isa A.S. soruyor: – Kaç kere evlendin? – Sayilmayacak kadar çok evlendim. – Bir kadin ömründe su kadar evlenir.
Sen sayilmayacak kadar çok evlendigini söylüyorsun. Kocalarina ne oldu? Öldüler mi, bosandilar mi? – Hiç bosama olmadi.
Hepsini ben öldürdüm. – Geçmis kocalarini teker teker nasil öldürdügünü düsünmeyip,
onlardan ibret almadan seninle evlenecek yeni kocalarin vay haline! A’la bin Ziyad (R.A.) söyle buyuruyor:
“Rüyamda yasli, derisi burusmus, fakat üzerinde her türlü süs ve zinet esyasi bulunan bir kadin gördüm.
Insanlar etrafinda toplanmis, saskin saskin onu seyrediyorlardi.
Ben onlarin bu haline sasirdim ve kadina kim oldugunu sordum.
Kadin, “yazik sana, beni bilemedin mi? Ben dünyayim” deyince, ben “senin serrinden Allah’a siginirim” karsiligini verdim.
Bunun üzerine kadin, “benden kurtulmak istersen, mala, paraya, söhrete önem verme” diye konustu.
Kur’an-i Hakim’de, “Bu dünyada âmâ olan, ahirette de âmâ olur…” (Isra/72) buyurulmustur.
Yani bu dünyada güzel ahlâk ve sünnet-i seniyyeye sarilmadinsa, basiretini açip aklini isletemedinse, öbür dünyada da öyle dirileceksin.
Bu bakimdan tasavvuf ehli, bas gözünün degil kalp gözünün görmesini gerekli görür.
Onun için kalp gözü açilmayan âmâdir ve ehl-i dünyadir.
Iste dünya ile nefis meselesi budur. Kemalât, dede olmakta, çok para kazanmakta degil resid olmadadir.
Medeni kanuna göre residlik onsekiz yasindadir.
Ehl-i tasavvufta resid olmak, Rabbini bilmekle ve iman hakikatlarini idrak ile mümkündür.
Onun için, yetmis yasinda çocuklar, yirmi yasinda er kisiler vardir. Rasul-ü Ekrem (A.S.) Efendimiz buyuruyor:
“Insanlar uykudadir, ölünce uyanirlar.” Yani gafletten kurtulamazlar ve tabii ölümle diger aleme geçerler.
Gerçekte iki türlü ölüm vardir: Tabii ölüm ve kisinin kendi iradesi ile ölüm.
Bu hadis-i serife göre, tabii ölümle uyanmayi bekleme. Simdiden rahmete ulasacak hallere yapis ve iradî ölümle öl.
Yani nefsinin arzularini kirmak için bir mürsid-i kâmilde terbiye ol.
Itminan makamina ulasmak, dünya vataninda iken nefse hakim olmakla olur.
Bu da kalp görüsü yani ferasetle olur. Kalp gözünün görmesinden maksat, nefsin islahidir.
Bunun çaresi gurur yurdundan çikmaktir.
Ey ehl-i dünya! Gurur sahiplerinin halleri, onlarin perdesidir ki bag, bahçe, kösk, çiçek, havuz vs.
ile mesgul oluyor, gönüllerini onlara bagliyor ve ömürlerini onlara sarfediyorlar da,
Kur’an-i Kerim’de yazili olan su ilahi kelâmi hiç görmüyorlar: “Onlar, dünya hayatinin görünen yüzünü bilirler.
Ahiretten ise tamamen gafildirler.” (Rum/7) Bu asirda nefsi eglendiren safa çok fazladir.
Sabahleyin gazete ile baslayan gaflet, gece yarisina kadar televizyonla devam ediyor.
Siyaset çekismeleri ile müminler birine küsüyor.
Allahu Tealâ cümlemize inayet eylesin ve anlayis versin.
Amin.

Mümin bes güçlük arasindadir,Mümin bes güçlük arasindadir sözünün anlamıİSLAMİ SOHBETdini sohbet,DÜnya Hayatı,dünya hayatıyla alakalı hadisi şerifler,islami radyo,İSLAMİ SOHBET,Maltepe pazarı,Mümin bes güçlük arasindadir,Mümin bes güçlük arasindadir sözünün anlamı | islami site
Rasul-i Ekrem (A.S.) Efendimiz, bir hadis-i serifinde söyle buyuruyor: “Mümin bes güçlük arasindadir. Karsisindaki mümin olur, kendisine hased eder. Münafik olur, gizli düsmanlik eder. Kâfir olur, kendisiyle savasir. Seytan saptirmaya çalisir. Nefsi ise kendisi ile çekisir durur.”... ” Seytanin saptirmaya çalismasi o derecede olur ki, mümini kâfir etse dahi hincini, intikamini alamaz....