Kötü alışkanlıkları önleme

Kötü alışkanlıkları önleme

Hz. Muhammed (S.A.S), Allah’ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğu gibi aynı zamanda yeryüzünde yaşamış en mükemmel insandır. 0, Kur’an-ı Kerim’de insanlara en güzel örnek olarak gösterilmiştir.(1) Allah Rasûlü, insanlar için hayatın her alanında ideal alınacak tek modeldir. Zira o, örnek bir çocuktur, örnek bir gençtir, örnek bir arkadaştır, örnek bir meslek adamıdır, örnek bir aile reisidir, örnek bir eştir, örnek bir babadır. Hülasa, her yaşta ve her meslekten insanın kendisine model alabileceği yegane şahsiyettir.

Allah Rasûlü insanlara öğüt verme, onları iyiliklere, güzelliklere sevk etmede örnek olduğu gibi, onları hatalı söz, davranış ve alışkanlıklardan vazgeçirme, yahut hatalı davranışları tashih hususunda da en mükemmel örnekliği göstermiştir.
İnsanlar içinde sadece peygamberler günah işlemekten korunmuşlardır. Zira Cenab-ı Hakk onları İsmet (günah işlememe) özelliği ile muttasıf kılmıştır. Bu nedenle peygamberler haricindeki bütün insanlar günah işleme ve hata yapma illeti ile malûldürler. Yüce dinimiz İslâm, yasak olan fiilleri (günah) açıkça bildirmiş ve mü’minlere bu davranış ve alışkanlıklardan uzak durmalarını emretmiştir. Kişi bu emirlere uyduğu takdirde kendisini kurtaracak ve Allah’ın sevgili kulları arasına girecektir. Ancak müslümanın vazifesi sadece yasak fiillerden kaçınmakla bitmez. Onun bir diğer görevi de, Allah’ın haram kıldığı amelleri işleyen kardeşlerini bu davranış ve alışkanlıklardan vazgeçirmeye çalışmaktır. Biz buna Ô’Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker” diyoruz ki Cenab-ı Allah yüce kitabında müslümanlar için bunun bir vazife olduğunu bildirmektedir.(2) Hz. Peygamber’in bu konudaki tavrını şu hadisi şerif çok veciz şekilde ifade eder: Ô’Sizden bir kimse çirkin bir iş görürse onu eliyle değiştirsin (düzeltsin), eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalben nefret etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir”(3).
Allah Rasûlü kötü alışkanlık ve davranışları önleme hususunda çeşitli metotlar tatbik etmiştir. Biz burada onun kötülüklerden men etme yani Ô’nehy-i ani’l-münker” metotlarını örneklerle açıklamaya çalışacağız.
Hz. Peygamber (S.A.S.), sürekli olarak ashabıyla bir araya gelir, onlara kendisine vahyedilmiş olan yeni ayetleri duyurur ve dinin hükümlerini anlatırdı. Toplantılarında mü’minlere güzel huy ve davranışları anlatıp, onları bu hususta teşvik ederken, aynı zamanda kötü davranış ve huylardan bahsederek de ashabını bu gibi hallerden sakındırmaya çalışırdı. Ô’Gıybet, kardeşini onun hoşlanmadığı bir vasıf ile zikir ve tavsif etmendir. Eğer dediğin sıfat kardeşinde varsa işte o zaman gıybet olur; yoksa, ona bühtan ve iftira etmiş olursun” (4) sözleriyle gıybet etmeyi; “Ara bozmak için laf getirip götüren kimse Cennet’e giremez” (5) diyerek dedi-koduyu; Ô’Doğru sözlülük iyiliğe, iyilik de Cennet’e götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah nezdinde sıddıklar derecesine çıkar. Yalan kötülüğe, kötülük de Cehennem’e götürür, İnsan yalancılık yapa yapa nihayet Allah katında yalancılar defterine yazılır” (6) sözleriyle yalan söylemeyi; Ô’Her kim, bir müslümanın malını haksız yere almak için yalandan yemin ederse, Allah’ın azabına uğrar”(7) diyerek yalan yere yemin etmeyi; Ô’Lânet etmek doğruların şanından değildir”(8), Ô’Hiç biriniz diğerine, Allah sana lanet etsin, Allah’ın gazabma uğra, Cehennem’de yan gibi beddualarla lanet etmesin”(9) sözleriyle lanet etmeyi; Ô’Hasedden sakının. Çünkü ateşin odunu ve otları yokettiği gibi hased de güzel amelleri mahveder”(10) diyerek hased etmeyi; Ô’Ben, sarhoşluk veren her şeyden sizi men ediyorum”(11), Ô’İçkiden sakınınız Allah’a yemin ederim ki, içki ile iman bir yerde birleşmez, Yani biri diğerini çıkarır”(12), Ô’Üç grup cennete giremez Bunlar minnet edici (başa kakıcı), anne-babasına isyankar olan, içkiye devam edenlerdir.”(13) Ô’Cenab-ı Hakk, şaraba, içene, dağıtana, satana, alana, saklamasını isteyene, yüklenip götürene, satıp parasını yiyene lanet ediyor”(14), Ô’Şarhoşluk veren şeylerin on zümreye zararı dokunur; Bizzat sarhoşluk veren şeye, ham maddesini ezen veya sıkana, satıcısına, satın alana, nakliyesi ile uğraşana, kendisine götürülen kimseye, bütün bu işlerden elde edilen kazancı yiyene, içene, içilmek üzere ikram edene”(15) sözleriyle de içki içmeyi ashabına dolayısıyla biz ümmetlerine yasaklamıştır. Bu örnekleri daha da çoğaltmamız mümkündür.
Hz. Peygamber, ashabı ile sohbet ederken, bazen geçmiş ümmetlerin kötü hareketlerinden ve bu hareketlerinin sonuçlarından bahsederek, ümmetini de aynı davranışları tekrarlamamaları hususunda uyarmıştır. Şimdi onun bu davranışına bir hadis-i şerif mealiyle örnek vermek istiyoruz: Ô’Beni İsrail arasında bozgunculuk şöyle başladı. Onlardan biri günah işleyen bir adama rastladığı zaman ÔBe adam Allah’tan kork, yapmakta olduğun işi bırak; zira o iş sana helal değildir’ der. Ertesi günü yine o adama aynı halde rastlar. Bununla beraber, o adamla yiyip içmekten ve onunla düşüp kalkmaktan çekinmezdi. Onlar böyle yapınca Allah onların kalplerini birbirine benzetti. Sonra, Ôİsrailoğulları içinde kâfir olanlar, isyanları ve hududu aşmaları yüzünden, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanetlendiler. Onlar yaptıkları günahlardan birbirini men etmeye uğraşmazlardı(16) ayetini okudu. Arkasından şöyle dedi. ÔYa marufu emir ve münkerden nehyeder, zalimi zulmetmekten men eder, onu hakka çevirir, hak üzerinde durursunuz; yahut Allah kalplerinizi birbirine benzetir de sonra sizi de Beni İsrail’i lânetlediği gibi lânetler'(17)
Allah Rasûlü, ashabı içinde; muhatabını incitici sözler söyleyen veya hatalı hareket yapan birini gördüğünde derhal müdahale eder ve uygun bir şekilde hatalı davranışta bulunan şahsı uyarırdı. Hz. Peygamber bir gün namazda iken, cemaatten biri Malik b. Duhşüm’un nerede olduğunu sordu. Orada bulunan biri, onun, Allah ve Rasûlü’nü sevmeyen bir münafık olduğunu söyledi. Rasûlüllah o adama, böyle söylememesini, çünkü onun Allah’ın rızasını isteyerek Lailahe İllallah dediğini, Allah’ın da böyle diyen bir kişiyi Cehenneme haram kılacağını buyurdu.(18)
Ebû Mesud el-Bedrî, uşağını kamçı ile dövüyordu. Rasûlüllah onu gördü ve Ô’Ey Ebâ Mes’ud, iyi bil ki senin bu köleye kudretinden, Allah’ın senin üzerindeki kudreti daha büyüktür”. Bunun üzerine Ebû Mes’ud kölesini azad etti.(19)
Hz. Peygamber çevresinde, evinde ve özellikle mescidde insanları rahatsız edici maddeler gördüğünde bir başkasından beklemeden bizzat eliyle bu maddeleri temizlerdi.(20) O, Bununla birlikte kendisi de,”Şüphe yok ki, mescidler yalnız Allah’ı zikretmek ve Kur’an okumak için tesis edilmiştir. Abdest bozmak vesair tiksindirici şeyler buraya yakışmaz” derdi.(21)
Müslümanlar zaman zaman Hz. Peygamber’e gelerek dinin emir ve yasakları konusunda soru sorarlardı. Ona güzel amellerin, kendilerine en fazla fayda sağlayacak ibadetlerin hangileri olduğunu sordukları gibi, bazen de ondan en büyük günahların hangileri olduğunu da öğrenmek isterlerdi. O da Allah’a şirk koşmak, yalan yere yemin etmek gibi günahları sayarak insanları bu çeşit davranışlardan sakındırmaya çalışırdı.(22)
Ashab bazen Hz. Peygambere giderek yaptıkları bir işi ona haber verirlerdi. Allah Rasûlü yapılan davranışı uygun bulursa onaylar, yanlış bulursa da bu davranışı yapan kişiyi uyarır ve bu fiilini terk etmesini isterdi. Bu konuda ashabdan Numan b. Beşir şöyle bir olay aktarmaktadır; Ô’Babam Beşir beni Rasûlüllah’ın huzuruna götürdü ve sahip olduğu köleyi bana hibe ettiğini söyledi. Rasûlüllah, diğer kardeşlerime de köle verip vermediğini sorduğunda hayır cevabını alınca, ÔAllah’tan korkunuz, in’am ve ihsan hususunda çocuklarınız arasında adalet ve müsavata riayet ediniz’, buyurdu. Babam da bu emre uyarak köleyi bana hibe etmekten vazgeçti.”(23)
Hz. Peygamber’in hatalı alışkanlık ve davranışlara karşı tavrı ve bunları ıslahı hususundaki uygulamalarını aktardıktan sonra, onun insanların hatalarını düzeltmedeki prensiplerinden de kısaca bahsetmek istiyoruz.
Hz. Peygamber’in hataları düzeltmedeki ilk prensibi, hata yapan kişinin yüzüne vurmadan onun yanlışını düzeltme yoluna gitmesidir. Allah Rasûlü bir kişide gördüğü davranışı düzeltirken, o insanın şahsiyetini incitmemeye özen gösterir. Hatasını yüzüne vurmak ve onu teşhir ederek mahcup etmekten sakınırdı.(24) Böyle durumda ya umumi bir tarzda konuşarak, Ô’Bazıları neden böyle yapıyor?” diye uyarır veya hoşnutsuzluğunu gösteren bir tavır sergilerdi. Böylece Hz. Peygamberin bu davranışı beğenmediği anlaşılırdı. Enes b. Malik anlatıyor: Ô’Bir gün zaferan (safran) sürmüş bir adam Rasûlüllah Ôın huzuruna girdi. Biraz oturduktan sonra kalkıp gitti. Onu mahcup etmemek için yanında bir şey söylemeyen Rasûlüllah yanındakilere dönerek: “Şuna söyleseniz de yüzündekini yıkayıverse”(25) buyurdu. Tecrid-i Sarih mütercimi Ahmed Naim bu hadisi şöyle izah eder: Ô’Bir şeyden sakındırıp korkuturken Ôbir takım kimselere ne oluyor ki’ tarzında müphem ve şahıs tayin etmeyen tabirleri kullanmak Nebiyy-i Muhterem efendimizin adetiydi. İsimlerini söylemiş olsa, azarlanan kimseler mahcup olurdu. Buna ise o yüce insanın yaratılışı, merhameti ve üstün sevgisi elvermezdi. Bu nedenle insanlara öğüt verirken onların hatalarını görüp azarlamak yerine, şahıs tayininden kaçarak “bazıları şöyle böyle ederler” hatta daha mütevazi bir eda ile “biz şöyle yapıyoruz” şeklinde nasihat etmek gerekir. Zira bu yumuşak ve şefkatli ifade hem tesir edici olur, hem de hiçbir kimse gücendirilerek, insanî zaafı gereği nefsine uyup aksi istikamete sevk edilmemiş olur.”(26)
Allah Rasûlü’nün hataları ıslah etmedeki ikinci prensibi ise, muhatabını tatlı dille ve yumuşak sözle uyarmasıdır.
Tatlı dil karşısında yumuşamayan insan yoktur.(27) Bu hususta Yunus şöyle der:
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz”. Hz. Peygamber muhataplarına daima tatlı dil ile muamele etmiştir. O karşısındakinin bir yanlışını düzelteceği yahut ona bir şey söyleyeceği zaman önce onu yumuşatarak gönlünü kazanır, sonra söyleyeceklerini söylerdi.
Bir gün Kureyş kabilesinden bir genç huzura geldi ve “Ya Rasûlüllah zina etmeme izin ver” dedi. İslam terbiyesi ile bağdaştıramadıkları bu teklif karşısında ashab-ı kiram genci susturmak için azarladılar ve üzerine yürüdüler. Rasûlüllah gayet sakin bir şekilde onu yanına çağırdı ve oturmasını söyledi. Sonra delikanlı ile sohbet etmeye başladı.
“Söyle bakayım, bir başkasının senin annenle, kızınla, kız kardeşinle, halan yahut teyzen ile zina yapmasını kabul eder misin? ” Genç böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmeyeceğini söyledi. Hz. Peygamber de “Öyleyse hiç kimse kendi annesi, kardeşi veya diğer akrabası ile zina edilmesini istemez” buyurdu. Bu sözlerden sonra gencin hatasını kavradığını görünce, elini onun omzuna koyarak, ” Allah’ım bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru” diye dua etti. Hadisi nakleden sahabi o gencin bir daha böyle şeylerle hiç ilgilenmediğini bildirmektedir.(28)
Yeni müslüman olduğu için namazda konuşulmaması gerektiğini bilmeyen Muaviye b. Hakem, cemaatle namaz kılındığı bir sırada aksıran bir adama “Allah sana merhamet eylesin” der. Bu yersiz konuşmasından ötürü herkes ona sert sert bakar. Muaviye şaşırır, “Ne bakıyorsunuz, ben ne yaptım ki” diye konuşmaya devam eder. Bu defa namaz kılanlar onu susturmak için elleriyle ayaklarına vurmaya başlarlar. Muaviye müslümanların kendisini susturmak istediklerini anlayarak susar ve işin sonunu beklemeye başlar. Namaz bitince Rasûlüllah cemaate döner ve şunları söyler: “Namaz kılarken dünya kelamı söylememek gerekir, namaz, tesbih, tekbir ve Kur’an okumaktan ibarettir”. Hadiseyi bize anlatan Muaviye der ki, “Anam babam Rasûlüllah’a feda olsun. Ne ondan önce ne de sonra onun kadar güzel öğretim yapan bir muallim görmedim. Beni ne azarladı, ne dövdü, ne de sövdü.”(29) Bu hadis, bilmemelerinden dolayı camilerde yanlış hareket yapan insanlara karşı göstermemiz gereken tavrı gayet açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Ensardan birinin hurma ağacını taşlayan küçük Rafi b. Amr, bahçe sahibi tarafından yakalanarak Rasûlüllah’a getirilir. Peygamber çocuğa müşfik bir ifade ile hurma ağaçlarını niçin taşladığını sorduğunda çocuk, aç olduğu için, karnını doyurmak niyetiyle ağaçları taşladığını söyler. Allah Rasûlü yüzündeki tebessüm ile çocuğun başını eliyle okşayarak “Bir daha ağaçları taşlama, yavrum. Altına düşenleri al ye, Allah seni doyurur” der, arkasından da “Allah’ım bu yavrunun karnını doyur” diye dua eder.(30)
Yaşadığımız toplumda tasvip etmemiz mümkün olmayan birçok davranışa şahit olduğumuz bir gerçektir. Bizlere düşen evvela bu davranışlardan kendimizi korumak, daha sonra da yanlış davranış ve alışkanlık içinde olan insanları bu hallerinden vazgeçirmeye çalışmaktır. Bu konuda da örnek modelimiz ve rehberimiz tabii ki yine Hz. Peygamber’dir. Şayet bizler Allah Rasûlü’nün bu konudaki metot ve prensiplerine uygun olarak kötüler ve kötülüklerle mücadele etme yolunda gayret gösterirsek, onun başardığı gibi ideal bir toplum meydana getirme girişimlerimizde muvaffak olabiliriz.

DİPNOTLAR
1. Ahzab, 21.
2. Âl-i İmran, 104, 110.
3. Buhârî, Tevhid, 37; Müslim, İman, 78; Ebû Dâvûd, Salat, 242, Melâhim, 17; Tirmizi, Fiten, 11; İbn Mâce, İkame, 155, Fiten, 20; Nesai, İman, 17; Ahmed b. Hanbel, III, 10, 20, 39, 653, 654.
4. Müslim, Birr, 70.
5. Müslim, İman, 168: Ahmed b Hanbel, V, 391. 396, 399, 406.
6. Buhârî, Edeb. 69: Müslim, Birr, 103. 104, 105: Ebû Dâvûd, Edeb, 80;Tirmizi, Birr, 46; İbn Mâce. Mukaddime, 7, Dârimî, Rikak, 7: Muvatta, Kelâm, 16; Ahmed b. Hanbel, I, 405, 433.
7. Buhârî, Tevhid, 24, Müslim, İman, 218: Tirmizî, Tefsir-i sure, 3. 21; Nesaî, Kaza, 30; Ebu Dâvûd, Büyu, 62; Muvatta, Akzıye, 11; Ahmed b. Hanbel, I, 189, 190, 416, V, 260, VI, 212.
8. Müslim, Birr, 84; Tirmizî, Birr, 72; Ahmed b. Hanbel, II, 337, 366.
9. Ebu Dâvûd, 45; Tirmizî, Birr, 84; Ahmed b. Hanbel, V, 15.
10. İbn Mâce. Zühd, 22: Ebu Dâvûd, Edeb, 44.
11. Buhârî, Eşribe, 74; Ebu Dâvûd, Eşribe, 20.
12. Nesaî, Eşribe, 51.
13. Nesaî, Eşribe, 51.
14. Tirmizî, Eşribe, 20.
15. İbn Mâce, Eşribe, 3.
16. Maide, 77.
17. Ebu Dâvûd, Melâhim, 17.
18. Buhârî, Salat, 46, 65, Teheccüd, 36, Rikak, 6, Müslim, Mesâcid, 24; Zühd, 43: Tirmizî, Nikah, 25; İbn Mâce, Cihad, 12.
19. Müslim, İman, 34, 35, 36: Ebu Dâvûd, Edeb, 124: Tirmizî, Birr, 30: Ahmed b. Hanbel, IV, 120.
20. Buhârî, Salat, 34, 35, 36, 39, Ezan, 94, Edeb, 75; Müslim, Mesâcid, 50, 53, Zühd, 74; Ebu Dâvûd, Salât, 22; Nesaî, Mesâcid, 32, 35; İbn Mâce, Mesâcid, 10, İkame, 61; Dârimî, Salât, 116; Ahmed b. Hanbel. II, 6, 18, 29, 33.
21. Müslim, Tahâre, 100; Ahmed b. Hanbel, III, 191.
22. Buhârî, Edeb, 6, İman, 16. Diyât, 2, İstitabe, 1; Tirmizî, Tefsir-i sure, 4, 6, 7; Nesaî, Tahrim, 3, Kasâme, 48; Ebû Dâvûd, Diyât, 9; Ahmed b. Hanbel, II, 214, III, 490.
23. Buhârî, Hibe, 12; Müslim, Hibât, 9, 10; Muvatta, Akziye, 39.
24. Algül, Hüseyin, İslâm Tarihi, I-IV. İstanbul, 1986, II, 107.
25. Ebu Dâvûd, Edeb, 6.
26. Tecrid-i Sarih Tercemesi, I-XII, Ankara 1981, II, 717-718. Bu konuda bk. Kandemir, Yaşar, Örneklerle İslâm Ahlâkı, İstanbul 1986, s. 71-73.
27. Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musâ’ya. Firavun’la bile yumuşak bir üslupla konuşmasını emretmiştir. Tâhâ, 43-44.
28. Ahmed b. Hanbel, V , 256.
29. Müslim, Mesâcid, 33; Ebu Dâvûd, Salât, 167; Nesaî, Ticaret, 67.
30. Ebu Dâvûd, Cihad, 86; Tirmizî, Büyu, 54; İbn Mâce, Ticaret, 67. Ayrıca bk. Kandemir, Yaşar, Örneklerle İslâm Ahlâkı, s. 73- 77.

https://www.islamisite.net/wp-content/uploads/2013/11/filistin2.jpghttps://www.islamisite.net/wp-content/uploads/2013/11/filistin2-150x72.jpgmuslumangencİSLAMİ SOHBETDini Chat,dini sohbet,Hazreti Peygamber'in Kötü Alışkanlık ve Davranışlara Karşı Tavrı ve Kötü Davranışları,iSlami Chat,İSLAMİ SOHBET,Kötü alışkanlıkları önleme
  Hz. Muhammed (S.A.S), Allah'ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğu gibi aynı zamanda yeryüzünde yaşamış en mükemmel insandır. 0, Kur'an-ı Kerim'de insanlara en güzel örnek olarak gösterilmiştir.(1) Allah Rasûlü, insanlar için hayatın her alanında ideal alınacak tek modeldir. Zira o, örnek bir çocuktur, örnek bir gençtir, örnek bir arkadaştır, örnek...