islamsbesmele

Günümüzde İslam

DİN
Din, Allahu Teâlâ (c.c.) tarafından kurulmuş olup insanlara mutluluk yollarını, yaradılışındaki gaye ve hedefi, Allah’a ne şekilde ibadet yapılacağını gösterir. İnsanları (kendi arzularıyla dini kabul eden akıl sahiplerini) hayırlı işlere sevkeder.
Peygamberler, bu İlâhî kanunu, vahiy suretiyle Cencb-ı Hak’dan alarak insanlara tebliğ etmişlerdir.
Din, peygamberlerin İlâhî vahye dayanan tebliğleri olup, dinin hakiki kurucusu Allahu Teâlâ’dır.
Peygamberler, din ve şeriat ortaya koyamazlar. Onların vazifeleri, sadece dînî hükümleri tebliğ etmektir.

NİÇİN DİN?
Din, toplum düzenini şekillendirmesi bakımından insanlık âlemi için lüzumlu bir müessesedir.
Dayandığı temellerin yüksekliği ve hikmetlerinin derinliği ölçüsünde lüzumu artar, daha fazla ihtiyaç duyulur hale gelir.
İnsan denen varlık, yaratılış itibariyle hırs ve arzusunun esiri durumundadır. Hırs ve arzularının esiri durumundaki insanlar arasında sosyal hayatın kurulabilmesi, karşılıklı güven ve sevginin tesis edilebilmesi mümkün değildir. Bunun sağlanabilmesi için her insanın kendi arzularına, nefsanî ihtiraslarına hâkim olması icab eder. Medenî bir toplum olmanın yolu da budur.
Her şeyi maddî olarak değerlendiren, hayatı yalnızca dünya hayatı ve maddî hayat olarak kabul edenlerin hırs ve arzularına gem vurabilmek mümkün değildir.
Yaratılış itibariyle ihtirasının sınırı olmayan insanlar, bu ihtiraslarını ölçülü bir hale ancak din aracılığıyla getirebilir.
Din olmasaydı, insanlar arasında ahlâkî ve hukûkî yapının oluşması mümkün olamazdı.
Din, ferdleri mukaddes duygu ve değerlerde birleştirerek hem millî yapının oluşmasını, hem de toplumların gelişmesini ve yükselmesini sağlayıcı zarurî bir kurumdur. Çünkü Hak Din; ahlâkî fazilet ve tam adalettir.
Ne var ki; aslını kaybetmiş ve insan sözlerinin içine karıştırıldığı, insanlara, yaratılmışlara ilahlık sıfatının şöyle veya böyle yüklendiği toplumlarda; ahlâk ve adalet anlayışı değişmiş, herşey güçlünün haklılığı üzerine bina edilmiş ve adalet, “her hâlukârda onun haklılığı”, ahlâk “onun hayat ve düşünce tarzı”, fazilet “yalnızca onun yaşadıkları, düşündükleri, etmek istedikleri”nden ibaret imiş gibi bir seyir takip eder hale gelmiştir.

NİÇİN İSLÂM?
Din, insanların maddî ve manevî hayatını şekillendirip, hayatını tanzim eder. Dinin; ferdin gönlüne, vicdanına yerleştirmiş bulunduğu, “kontrol edici güç” insandan hiç bir zaman ayrılmayacağı için, insanı her yerde ve her zaman kontrol altında tutan bir hâkimdir. Bu hâkim, vicdanlarda ençok etki edebilen bir varlık ve güç olduğundan sebep olduğundan, insanın gizli ve aşikâr yapmaya niyetlendiği her türlü kötülüklerden alıkoyacağı gibi, her türlü iyiliklere de sevk eder. Din sayesinde, Allah’ın ilminin gizli ve aşikar her şeyi kuşattığını bilen insanın iradesi kuvvetli bir hal alır. Böyle kuvvetli bir irade ve karakter sahibi olan dindar ferdlerden meydana gelmiş toplumlarda sürekli bir düzen ve ahenk bulunur.

Bu sağlam yapı ise; ancak Hak olan ve bozulmamış bir din ile olabilir ki, o da İslâm’dır.
Çünki, inanan insanlarda mevcud olan iman, ahlâk için çok kuvvetli ve kıymetli bir dayanak ve sığınaktır.
Dinsizliğin hâkim olduğu toplumlarda ahlâkî yapının bozulduğu, dinsizliğin ve her türlü kötülüğün yayıldığı, geliştiği görülmektedir. Aynı zamanda hukuk fikri de yıkılacağı için adaletin varlığı ve hâkimiyeti yok olur.
Dinsizlik, toplumların yıkılmasına, ferdler arasında ahlâki dayanışmanın yok olmasına sebep olur. Toplumdaki ferdlerin inanç ve duygularının ortaklığı birliği, dayanışmayı, güveni ve güçlü olmayı sağlar.
Dinsizliğin neticelerinin tehlikeleri dolayısıyla din, toplum hayatı için bir zarurettir.
Araştırmalar ortaya koymaktadır ki; dinsiz ve dînî değerlerden uzaklaşmış toplumlarda cinayet, zina, uyuşturucu, intihar vs. gibi her türlü çirkin ve yasak fiillerin arttığı, toplumda huzurun ve güvenin kalmadığı görülmektedir.
İnsanlık hayatı; dinsiz toplumların yaşayamadığını, hak dinden uzaklaşanların dahi sapık dinlere yöneldiğini ve o aslını kaybetmiş dine uygun yeni ve bozulmuş bir toplum yapısı meydana getirdikleri göstermektedir.
Din; gerek ferdin, gerek ailenin ve gerekse toplumun mutluluğu noktasında, insanlık için vazgeçilmez lüzumlu bir sosyal müessesedir.

İSLÂMİYET’İN BÜTÜN İNSANLIĞA HİTAB ETMESİ
İslâm Dini, İlahi dinlerin sonuncusudur. Tebliğ eden Muhammed Mustafa Aleyhisselam da peygamberlerin son halkasıdır.
Peygamberliği yalnızca belli bir toplum ve millet için olmayıp, bütün insanlık âlemi için gönderilmiştir.
Tebliğ ettiği İslâm Dini’nin hükümleri genel olup, her zaman ve mekânda yaşayacak olan bütün milletlerin, insan topluluklarının ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek şekildedir.
İslâm Dini, kendisinden önce gönderilmiş olan peygamberlerin tamamını ve vahyolunmuş bütün mukaddes kitapları kabul eder. En son vahyedilmiş olan Kur’ân-ı Kerîm, öncekilere göre mütekâmil ve kıyamete kadar insanlığın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde her şeyi kuşatmıştır.
Önceki dinler aslını kaybettiği için, tek doğru ve bozulmamış din İslâmiyettir. Kıyamete kadar başka bir din olmayacaktır.

İSLÂMİYETİN HAYATA BAKIŞI
Bütün cihana hükmeden İslâmiyet; iman, ahlâk ve sosyal hükümlerinde insan fıtrat ve tabiatına aykırılık arzetmez. Geçmiş bütün İlâhî dinleri ve kitapları tasdik eder. İslâmın inanç ile alâkalı hükümleri; akla, tabiat hükümlerine ters düşmediği gibi, insan gücü ve kuvvetinin üstünde hayret uyandıracak harikulâde şeyler üzerine değil, akıl ve delili, isbatı gerekmeyen şeyler üzerine kurulmuştur.
Pozitif ilimlerle ve zamana uygun fikirlerle aykırılık göstermez.
İslâmda akıl, ilim ve hikmetin mevkii çok yüksektir. Hürriyet ve hukukda eşitliği sağlam bir şekilde tesbit etmiştir. Uydurma hikayelere, mitolojiye

İSLÂM DİNİNİN GAYESİ
Ferdin aklî düşüncelerini, işini ve kalbini ıslah ederek, onları temizleyip yükselterek önce dünyada ve devamı olarak da ahiretde saadete kavuşturur.
Toplumdaki her bir ferdin ayrı ayrı mutluluk ve huzurunun temin edilmesi, huzurlu ve mutlu bir toplumun ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
İslâmiyet, ferd ve toplumun huzur ve mutluluğunu sağlamak üzere bir takım hükümler ortaya koymuştur. Bunlar dini ve şer’î hükümlerdir.
İslâm dininin, insanların dünya ve ahiret mutluluğu için koymuş olduğu hükümler üç kısımdır:
1- İ’tikâdî hükümler: Bir şeye gönül ve kalp ile bağlanıp, onun varlığına veya yokluğuna kalbi ile karar vermek.
2- Amelî hükümler: İnsanların işlerini ilgilendiren hükümler, emirler, yasaklardır.
Bu işler ya Allah’a, ya biribirlerine, ya da Allah’ın kullarına karşıdır. Dinin bu kısmına “şerîat” denir.
3- Ahlâkî hükümler: Kalp ve his ile alakalı insan duyularına hitab eden, ahlâkın güzelleşmesine, vicdanın terbiyesine ait hükümlerdir.

İSLAMİ SOHBETGünümüzde İslam,Günümüzde İslam nasıl,Günümüzde İslam önemi,islam,İSLAMİ BİLGİLER,İSLAMİ SOHBET,suanda Günümüzde İslam
Günümüzde İslam DİN Din, Allahu Teâlâ (c.c.) tarafından kurulmuş olup insanlara mutluluk yollarını, yaradılışındaki gaye ve hedefi, Allah'a ne şekilde ibadet yapılacağını gösterir. İnsanları (kendi arzularıyla dini kabul eden akıl sahiplerini) hayırlı işlere sevkeder. Peygamberler, bu İlâhî kanunu, vahiy suretiyle Cencb-ı Hak'dan alarak insanlara tebliğ etmişlerdir. Din,...