Bediüzzaman’ı nasıl bir ana-baba yetiştirmiş?

Bu sene vefatının 53. yılı münasebetiyle Bediüzzaman Hazretleri’nin ülkemizin hemen her köşesinde büyük bir sevgi saygı içinde derin bir ilgiyle anıldığını görüyoruz.

Aslında Hazreti Bediüzzaman, sadece Türkiye’de, hatta yalnızca İslam âleminde anılmakla iktifa edilecek dar çerçeveli bir ilim adamı değildir. Gerçek olan odur ki, okuduğunu anlayan ilim adamlarını hayrete düşüren eserlerin müellifi Bediüzzaman, milletler arası toplantılarda gündemde tutulacak, hatta Müslüman olan ve olmayan tüm ilim adamları onun külliyatını inceleyerek değerlendirmelerini tüm dünyaya duyuracaklardır.
Bu ifademizde mübalağa var sanılmasın. İsteyen Risale-i Nur Külliyatı’nı büyük bir tecessüsle incelesin. Sonunda kararını kendi vicdanına danışarak kendisi versin. Görecektir ki, Risale-i Nur Külliyatı, belli bir kesimin dünyasını değil, tüm insanlığın dünyasını imar edecek zenginlikte ve güçte olan Kur’an güneşinin nurunu tutmaktadır insanlığın vicdanına.

Külliyatın tüm insanlığı aydınlatıcı bu özelliğini görünce diyoruz ki, böyle farklı eser ve hizmetlerin sahibi ilim ve irşad adamlarını yetiştiren ana babaların da farklı bir dinî hassasiyet ve takva titizliğinde oldukları görülmektedir tarih boyunca. Acaba Bediüzzaman’ı yetiştiren ana baba nasıl bir dindarlık ve takva titizliğindeydiler, çocuklarını nasıl bir sevap-günah hassasiyeti içinde yetiştirip büyütmüşlerdir?

Ne dersiniz, bu iki bahtiyar insanın yaşadıkları hayatın sadece bir dönemine bir göz atalım mı? Evet, diyorsanız birlikte okuyoruz Çağın Mürşidi’ni yetiştiren ana babanın hayatından kısa bir dönemi.

****

Bir okuduğunu bir daha okuma ihtiyacı duymadan ezberleme kabiliyetine sahip olan öğrenci Said’in zekât, fitre gibi yardımları kabul etmeyişi, çocuk halinde bile asla yalana tenezzül etmeyişi, çocuksu münakaşalarda bile mertlikten ayrılmayışı.. gibi çok farklı halleri hocasının dikkatini çeker. Bu fevkaladeliklere tatmin edici bir izah bulamayan Müderris Nur Mehmed Efendi, nihayet küçük öğrencisine bir teklifte bulunmaya kendini mecbur hissederek:

-Said der, seni yetiştiren aileyi iyice merak etmeye başladım. Bir gün sizin aileyi ziyaret etmek istiyorum, ne dersin? Küçük Said buna sevinçle cevap verir. Ve bir gün Hizan yaylasındaki medreseden çıkan hocalar ikindiye doğru Nurs’a gelirler, ancak Sofi Mirza Efendi’nin evde bulunmayışı yüzünden kapıdaki ağacın gölgesinde beklemeye başlarlar. Az sonra önünde iki öküz ve bir inekle çıkagelen Sofi Mirza Efendi’yi tecessüsle takip eden Müderris Mehmed Efendi, inek ve öküzlerin ağızlarında torba bağlı bulunduğunu görünce merakla sorar:

-Mirza Efendi bu hayvanların ağzını niçin torba ile bağladın? Sofi Mirza’nın hocayı şaşırtan cevabı şöyle olur:

-Efendim, gidip geldiğimiz tarlamız biraz uzakçadır. Hayvanların ağızlarını bağlamazsam yol kenarındaki komşu tarlalarından ekin koparıp yiyerek gidiyorlar. Böylece komşumuzun ekinine mahsulüne ziyan vermiş olmakla kalmıyor, haram yiyen öküzle tarlamızı sürmüş, yine haram yiyen ineğin sütünü de içmiş oluyoruz. Bunun için öküzle ineğin ağızlarına torba bağlıyorum ki, gidip gelirken ne komşularımızın mahsulüne zarar versinler, ne de biz haram yiyen öküzle tarlamızı sürmüş, haram yiyen ineğin de sütünü içmiş duruma düşelim.

Bu cevaptan sonra öğrencisi Said’in annesini çağırtan Müderris Mehmet Efendi, ona da sorar:

-Nuriye Hanım anlatır mısın Said’i yetiştirme tarzınızı? Bir anne olarak yavrunuzu nasıl bir dini titizlik ve takva anlayışı içinde yetiştirip büyüttünüz?

Nuriye Hanım’ın cevabı da şöyle olur:

-Efendim, ben Said’e anne olacağımı hissettiğim günden itibaren abdestsiz yere basmamaya gayret ettim. Ayrıca Said dünyaya geldikten sonra da aynı dikkat ve titizliğimi devam ettirdim, ona abdestsiz hiç süt vermedim!.

Gerisini beklemeye ihtiyaç duymayan Said’in hocası Nur Mehmed Efendi, yanındaki hoca arkadaşına döner:

-Şimdi der, merakımı çözdüm, böyle baba ve böyle anadan böyle çocuğun dünyaya gelmesi normaldir, kalkın gidelim!.

-Fatebiru ya ülil ebsar!.. Düşünün ey basiret sahibi ana babalar!.. Kendileri haram yemeyi bırak, tarlasını sürdüğü öküzüyle, sütünü içtikleri ineğin dahi haram yememesi için tedbir alıyor, kendilerini sorumlu tutuyorlar! Demek ki öyle harika bir çocuk böylesine örnek bir dini titizlik ve haram helal hassiyetiyle yetişeyor anlaşılan.

DİNİ GÜNDEManne baba,Bediüzzaman,Bediüzzaman’ı nasıl bir ana-baba yetiştirmiş,Hazreti Bediüzzaman,ilim adamları,islam,islami radyo,İSLAMİ SOHBET,Mürşidi’ni yetiştiren
Bediüzzaman’ı nasıl bir ana-baba yetiştirmiş? Bu sene vefatının 53. yılı münasebetiyle Bediüzzaman Hazretleri’nin ülkemizin hemen her köşesinde büyük bir sevgi saygı içinde derin bir ilgiyle anıldığını görüyoruz. Aslında Hazreti Bediüzzaman, sadece Türkiye’de, hatta yalnızca İslam âleminde anılmakla iktifa edilecek dar çerçeveli bir ilim adamı değildir. Gerçek olan odur ki, okuduğunu anlayan...